Gök Bilim Rehberi - 9a (Gökyüzü Gözleminin Temel Kavramları) - Büyüteç

En Son Yayınlar

25 Haziran 2013 Salı

Gök Bilim Rehberi - 9a (Gökyüzü Gözleminin Temel Kavramları)




Yazı dizimizin belki de en önemli makalesi olacak bu makalede önceki yayınlarımızdan alıntılar bulacaksınız. Bunun yanında gökyüzü gözlemi için gerekli olan bir matematiksel ve geometrik kurallardan da yeri geldikçe sizleri sıkmadan bahsedeceğim. Bahsedeceğimiz kavramlar hemen hemen tüm amatör gözlemciler için bilinmesi gereken çeşitli kaynaklarda da bahsedilen kavramlar olacak.

Uzay

İçerisinde bütün gök cisimlerini barındıran  ve dünya atmosferi dışında kalan sınırsız üç boyutlu sahadır.

Evren

Dünyamız ve uzayın birleşmesiyle oluşan madde ve enerji bütününe verilen addır.

Görünür Evren

Evrenin görülebilen kısmıdır. Bilindiği üzere evren sürekli genşlemektedir. Günümüz teknolojisi ile yapılan gözlemlere ve ölçüm sonuçlarına göre yaklaşık 15 milyar ışıkyılı yarıçapındadır.(Bazı kaynaklarda 13-14 milyar ışıkyılı olarak geçmektedir.)
Asıl evrenin (yukarıda bahsettiğimmiz) sürekli genişlemesi sebebiyle  evreninin sonlu mu sınırsız mı olduğu konularında ise henüz yeterli bilgiye sahip değiliz.

Gök Ada (Galaksi)

Kütle çekim kuvveti ile birbirine bağlı milyonlarca yıldızdan, yıldız kümelerinden, bulutsulardan, gaz bulutları ve yıldızlar arası gaz ve tozdan oluşan sistemlerdir.
Uzayda milyonlarca gök ada vardır. Samanyolu bunlardan bir tanesidir.
Çekimsel olarak birbirine bağlı gök adalar gök ada kümesi olarak adlandırılır.
Bazen büyük gök adaların yine gök ada olan uyduları olabilmektedir.
Bizim gök adamız olan Samanyolu'nun 12 uydu gök adası vardır. En meşhurları Büyük ve Küçük Macellan Bulutsularıdır.

Yıldız

Merkezlerindeki nükleer tepkimelerle enerji üreten uzaya salan yoğun plazma küresi şeklindeki gök cisimleridir. Güneşimizden sonra Dünyamıza en yakın yıldız çıplak gözle görülemeyecek kadar sönük olan Proxsima Centauri'dir. Ve Dünyamıza 625 800 000 km uzaklıktadır.


Gezegen


Bir yıldız etrafında dolaşan ve kütlesi kendi enerjisini üretmeye yetmeyecek kadar küçük gök cisimleridir.

Bulutsu (Nebula)

Uzayda bulunan hidrojen ve helyum gibi gazlar ile tozlardan oluşmuş büyük ölçekli bulutlardır. Yakınlarında veya içlerinde bulunan yıldızların ışığıyla parlayarak görünür hale gelirler. Orion, Macellan, At başı, Kedi Gözü ve Kartal Bulutsuları en bilinenleridir.


Meteor

Güneş Sisteminde küçük ve katı bir cismin Dünya atmosferine hızla girmesi ve sürtünme sonucu akkor haline gelerek yeryüzünden kısa gözlenebilen gök cisimleridir. (ışık çizgisi olarak görülürler.)
Meteorların atmosfere oluşturdukları ışık çizgisi halk arasında "yıldız kayması" olarak bilinir. Bu tipik olay atmosferimizin 80-110 km'leri arasında olmaktadır. Ve aslında yıldız değillerdir.Ve Dünyamız bazı dönemlerde yoğun meteor yağmuruna maruz kalır. Bu dönemlerde amatör gözlemciler için güzel bir seyir zevki sunar.
Bazı meteorlar büyük olmaları sebebiyle atmosferde eriyip yok olmaz ve yeryüzüne ulaşabilir. Yer yüzüne ulaşan bu taşlara  "gök taşı (meteorit)" adı verilir. Çarptıkları yerlerde büyük çukurlar ki bunlara meteor çukuru denir oluşturabilir.
Hatta çoğu bilimsel kayda göre dinazorların neslinin tükenme sebebi arasında Dünyaya çarpan büyük bir gök taşından bahsedilmektedir.


Kuyruklu Yıldız

Hale Bopp Kuyruklu Yıldızı
Güneş sistemimizde bulunan küçük cisimlerdir. Donmuş su ve gazlardan oluşurlar. Güneşe yaklaştıkları dönemlerde içlerindeki buharlaşan maddeler Güneşin tersi istikametinde uzun bir kuyruk oluşturur. Ve yer yüzünden gözlenebilir.[1]

İkeya Seki Kuyruklu Yıldızı
Kaoru İkeya adlı Japon bir amatör gök bilimci tarafından bulunmuştur. Bu yıldıza kendi adı verilmiştir.
Kuyrukluyıldızlar çoğunlukla kendilerini keşfedenin (ya da keşfedenlerin) ismini alır. Bir Japon amatör gökbilimcisi olan Kaoru Ikeya'nın Temmuz 1964 de keşfettiği, kendi adıyla anılan 1964 VIII Kuyrukulu Yıldız'ı 12 Ağustos tarihinde dünyanın 30.5 milyon km kadar yakınından geçmiş ve aynı ay içinde çıplak gözle gözlenebilecek parlaklığa erişmiştir.2 Ağustos'da güneşin 118,5 milyon km ötesindeki enberi noktasına ulaşan Ikeya Kuyruklu Yıldızı’nın, Mount Palomar Gözlemevi'nin 5,08 m lik teleskobu kulanılarak yapılan tayf gözlemleri sonucunda, Dr. Jesse L. Greenstein ve Dr. Antoni Stawikowski bu Kuyruklu Yıldız üzerinde karbon atomunun ender görülen izotoplarından birinin varlığını ispatlamışlardır. Bu buluş, güneşin yakınlarına kadar gelen bu gökyüzü ziyaretçilerinin güneş sistemimizin ilk dönemlerinde dünya yakınında ve gezegenlerin oluşmasında arta kalan maddelerden ortaya çıktığını, daha sonra güneş rüzgarının etkisiyle geniş eliptik yörüngelerine savrulduklarını göstermektedir.Bu değerli incelemeler sayesinde ilk defa bir Kuyruklu Yıldız'da ender rastlanan bir izotop kesin bir şekilde bulunmuş ve yoğunluğu ölçülmüştür. Ikeya Kuyruklu Yıldızı’ndaki C 13 atomonun C 12 atomuna oranının 1’e 70 olarak bulunduğu gözönüne alınırsa bu sayının dünyanınkine oldukça yakın olduğu (1'e 90) hemen farkedbilir. Gökbilimciler bu izotopun keşfinin Ikeya Kuyruklu Yıldızı'ının alışılmadık parlaklığına dayandırmışlardır. Başarılı olan pekçok kuyrukluyıldız avcısının bir kuyrukluyıldız keşfedebilmek için ortalama en az 100-300 saat sabırla gözlem yaptığını görürüz.Kaoru Ikeya, 1963 kurukluyıldızını bulmadan önce 335 saatini harcamıştır.Japon amatör gökbilimcisi Kaoru Ikeya, keşfettiği yarım düzine kuyrukluyıldızı gözlerken, kendi yapımı olan 20 cm.lik f/15 bir aynalı teleskoptan yararlanmıştır.Japon amatör gökbilimcisi Kaoru Ikeya’ya göre: "Bir kuyrukluyıldız keşfetmek, ismini gökyüzüne yazdırmaktır".[2]



Karadelik

Karadelik aslında bir yıldızdan geriye kalan kalıntılardır. Ama çekim kuvveti o kadar fazladır ki ışık bile yüzeyinden kaçamaz. Çekim kuvvetinin fazla olmasının nedeni de maddenin çok ufak bir alana sıkışmasıdır. Işık yüzeyinden kaçamadığı için çıplak gözle görülmeleri imkansızdır ancak bazı özel aletlerle ya da özel methotlarla tespit edilebilirler.



 Bilimadamları, en küçük karadeliğin atom büyüklüğünde olduğunu düşünüyorlar. Ama kütlelerinin ise bir büyük dağ kadar olduğunu düşünülüyor. Yıldızsal karadelikler ise Güneş'in kütlesinin 20 katı kadar olabilir. En büyük karadeliklere ise süperkütleli adı veriliyor. Bunların kütlesi Güneş'in kütlesinin bir milyon katından daha fazla olabilir.

Bilimadamları, en küçüklerinin evrenin başlangıcında, yıldızsal karadeliklerin yıldızların süpernova evrelerinden sonra, süperkütleli olanların ise merkezlerinde bulundukları gökadanın oluşumu sırasında oluştuğu düşünülüyor.

Kütle çekimlerin dolayı gözle görülmeleri imkansızdır. Ama kütle çekimlerinin diğer yıldızlara veya cisimlere etkisinden karadeliği tespiti mümkündür.



Kütle Çekim
Newton'a göre, kütlesi olan cisimler birbirine kuvvet uyguluyordu. Bu kuvvet, cisimleri birbirine çekerken cisimlerin kütlesiyle doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılıydı. Örnek vermek gerekirse, cisimlerden birinin kütlesi 2 katına çıkarsa aralarındaki kütle çekimi 2 katına çıkıyor, eğer aralarındaki mesafe 2 katına çıkarsa aralarındaki çekim kuvveti de 4'e 1'ine iner. Bu durum her cisim için geçerlidir. Söz konusu cisimlerden biri Dünya olunca kütle çekim kuvvetine yer çekimi adı verilir.


Roche Limiti

Roche Limiti, 1848 yılında Edouard Roche tarafından gündeme getirilmiştir. Roche Limiti, bir cismin gel-git etkisinden dolayı parçalanmadan başka bir cisme yaklaşabildiği en yakın mesafeyi belirtir. Eğer bir gezegen ve uydusu aynı yoğunluğa sahip olursa Roche Limiti, gezegenin yarıçapının 2.446 katı kadar olur. Eğer Roche Limiti içerisindeki büyük bir uydu varsa parçalanır ve parçaları gezegenin halkasını oluşturur.

Dünya için bu değer 18470 km kadar. Eğer Ay, Roche Limiti'nin içinde kalırsa, oluşan gel git kuvvetleri Ay'ı parçalayacak ve parçaları Dünya'nın halkasını oluşturacaktı. Güneş Sistemi'nin dört büyük gezegen (Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün) için bu limit geçerliliğini korumaktadır. 4 gaz devinin halkaları kendileri için belirlenen Roche Limiti'nin içinde kalmaktadır. 4 büyük gezegenin Roche Limitleri şöyledir:
Jüpiter - 175000 km
Satürn - 147000 km
Uranüs - 62000 km
Neptün - 59000 km

7 Haziran 1992 günü Shoemaker - Levy Kuyrukluyıldızı Jüpiter'e çarpmadan önce gel-git kuvvetleri nedeniyle Roche Limiti içinde 21 parçaya ayrılmıştı.



Spektrum (Tayf)

Spektrumu tanıtmadan önce ışıktan biraz söz etmek yerinde olacaktır. Işık, dalga ve parçacık özelliği gösteren fotonlardan oluşur. Spektrum ışığın dalga özelliğinden yararlanır. Işığın tekrarlanan birimleri arasındaki mesafeye dalga boyu (λ), bir dalga boyunu geçtiği süreye ise periyot (T) adı verilir. Bir saniyede bir dalganın kendini tekrarlama sayısına ise frekans (f) adı verilir. Işığın hızı (v) da 300000 km/s kadardır.

Buradan hareketle,

f=1 / T ve     v = λ f

Dalga boyunun uzunluğu çok değişkendir. 1 km de olabilir 10-12 m de olabilir.

Işığın enerjisi de (E), frekansa ve Planck sabiti (h) denilen bir değere bağlıdır.

E=hf

Işığın frekansı ne kadar yüksekse (yani ışığın hızı sabit olduğu için, dalga boyu ne kadar düşükse) enerjisi de o kadar yüksektir.

Güneş gibi bir ışık kaynağında tek bir dalga boyunda ışık yoktur. Pek çok dalga boyunda ışık barındırır. Bunlar dalga boylarına göre sınıflandırılır. İnsan gözü ancak çok ufak bir kısmı seçebilmektedir. Bu bölgeye de görünür ışık adı verilmektedir.

 

Spektrum, ışığı dalga boylarına ayırma işlemidir. Farklı dalga boyları farklı ortamlarda farklı şekillerde kırılırlar. Bu ilkeden yola çıkarak bir prizma yardımıyla Güneş'ten gelen ışık farklı renklere ayrılabilir (aynı gökkuşağında olduğu gibi).



Kaçış Hızı/Kurtulma Hızı
Bir cismin, bulunduğu gökcisminin kütleçekiminden kurtulabilmesi için ulaşması gereken hız.



Galileo Uyduları
Jüpiter'in 4 büyük uydusuna verilen ad. Onları teleskopla gözlemleyen ilk kişi Galileo olduğundan bu ad verilmiştir.


İç Gezegen
Dünya ile Güneş arasında kalan Venüs ve Merkür gezegenlerine verilen ad.


Gaz Devleri
Gazdan oluştukları ve diğer gezegenlere göre hacimli oldukları için Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'e verilen ad.

Günberi
Bir gökcisminin Güneş'e en yakın olduğu nokta.


Günöte
Bir gökcisminin Güneş'e en uzak olduğu nokta.


Yerberi
Bir gökcisminin Dünya'ya en yakın olduğu nokta.


Yeröte
Bir gökcisminin Dünya'ya en uzak olduğu nokta.


Albedo(Yansıtabilirlik)
Bir gökcisminin aldığı ışığı yansıtma yüzdesidir.


Kavuşum
İki gökcisminin gökyüzünde bi arada görünmesi.


İç Kavuşum
Bir iç gezegenin Dünya-Gezegen-Güneş dizilimindeyken bulunduğu durum.


Dış Kavuşum
Bir iç gezegenin Dünya-Güneş-Gezegen dizilimindeyken bulunduğu durum.


Karşı Konum
Bir dış gezegen Dünya'dan bakılınca Güneş'in tam ters yönündeyse karşı konumdadır demektir. Hem gökyüzünde bulunma süreleri, hem de yüksek parlaklıkları nedeniyle gezegenlerin en iyi gözlemlenebildiği dönemlerdir.


En Büyük Uzanım
Merkür ya da Venüs'ün Güneş'le arasındaki en büyük açısal farka denir.


Helyak(Yıllık) Doğuş
Bir yıldızın ya da gezegenin, Güneş'in ardından geçtikten sonra görülebilir hale gelmesidir. Yıldızlar her yıl hemen hemen aynı tarihte Güneş'in ardından geçer ve doğu ufkunda görünür. Bundan dolayı yıllık doğuş olarak da adlandırılmıştır. Ancak gezegenler için bu tarihler değişebilir.


Yörünge Eğikliği
Bir gezegenin yörüngesinin tutulum düzlemine göre eğikliğidir.

Yalpalanma(Presesyon)
Dünya'nın, Güneş'in kütleçekim etkilerinden dolayı ekseninin yönünün (eksen eğiliği aynı kalacak şekilde) değişmesidir. Bunu bir topacın yalpalanmasına benzetebiliriz. Dünya'nın yalpalanma döngüsü 26000 yıldır, bu süreç içerisinde kutup yıldızları değişkenlik gösterir.[3]






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder